Eser-i Şevket Vapuru Pek Yavaşmış…
1910'lu yıllarda Kadıköy hattında çalışan, Eser-i Şevket adında davlumbazlı, çok heybetli bir vapur varmış. Ancak bu vapur, gösterişli olduğu kadar da yavaşmış. Vapurun bu özelliğini fark eden İstanbullular, Eser-i Şevket yerine, şikayetler anlamı taşıyan Eser-i Şekavet adını takmışlar.
Hatta o vakitler çıkan Karagöz Gazetesi'nde mizahi bir diyalog geliştirilmiş:
Hacivat: Bil bakalım dünyanın en büyük kışlası neresi?
Karagöz: İstabul'da Selimiye kışlası!
Hacivat: Nereden biliyorsun?
Eser-i Şekavet vapuru kışlanın bir ucundan öteki ucuna 40 dakikada gidiyor. Geçişi bu kadar uzun süren başka bir kışla var mı?
Tonton-u Bahriler'le ilgili bir fıkra
Eski zaman vapurları, devrin yoklukları nedeniyle bakımsız ve harap durumdaydı. Hatta ünlü yazarımız Ahmet Rasim, bunlara Tonton-u Bahriler ismini vermiş. O zamanlar anlatılan bir fıkra şöyleymiş;
Yeni sinekkaydı tıraş olmuş biri, Karaköy'den vapura binecek. Yolda, bahtına devrin en hızlı ve gözde vapuru Ferah çıksın diye dualar ediyor. Ancak şansına Tonton-u bahrilerden biri çıkıyor. Git Allah git, yol bitmiyor. Kadıköye gelince bir de aynaya bakıyor ki sakallar bir parmak. Sonra doğru Kadıköyde başka bir berbere.
Eski zaman yolcuları
Eskiden, vapurların saatlerine göre yolcu karakteri değişirmiş. Bu memur vapuru, şu öğrenci vapuru diye kolaylıkla tahmin edebilirmişsiniz. Kadıköyün şık bayanları 14:25 vapuru ile İstanbul'a geçer, en yeni kıyafetlerini sergilermiş. Belirli yolcular, her gün belirli vapurda “mir-i kelam” yani söz ve sohbet ustası sayılan bir kişinin etrafında toplanırmış. Hatta sırf bu keyifli sohbetler nedeniyle o belirli vapurları seçenler varmış.
Sarıyer'de fok balığı
1900'lü yılların başında eski Sarıyer iskelesinin altında bir fok balığının yaşadığı anlatılır. Zaten o zamanın İstanbul denizlerinde yunuslara, foklara çok sık rastlanırmış. Anlatılanlara göre, Büyükdere iskelesi çımacısının sahip çıktığı bu fok, insanlardan kaçmaz, aksine sandallara ve vapurlara sokulurmuş.
Vapurların ilginç gecikme nedeni
Eski İstanbul'da, Çengelköyün pazarı meşhurmuş. Pazardan aldıklarını vapura taşıyan yolcular, kimi zaman vapuru geciktirirmiş. Beylerbeyi'nin kibar yolcuları da “önce siz buyrun efendim” diye birbirlerine buyur edermiş.
Bu gecikmeler, Şirket-i Hayriye'nin eski kaptanları arasında şöyle bir deyiş ortaya çıkarmış:
“Çengelköy'ün zerzevatına, Beylerbeyi'nin teşrifatına, Kuzguncuk'un haşeratına çare bulmadıkça daha çook gecikiriz!”
Eski vapurlarla ilgili şiirler
Eski İstanbul'da, vapurlar daima gündemde olmuş, onlarla ilgili gelişmeler dikkatle izlenmiş. Örneğin Ahmet Rasim Servet gazetesinde, Şirket-i Hayriye'nin en süratli vapurlarından olan İntizam'ın ağzından kaptanına bakın nasıl sesleniyor;
Pek özledi cânım seni, cânanım efendim,
Gel vardiyama, lâklaka efşanım efendim,
Şirket ben tathire bedel etmede telvis,
Berbat oluyor sevgili kazganım efendim.
Çarkım dönecek, sonra pişman olacaksın,
Stop ederim, zâr-ü perişan olacaksın,
Rahmetmezsen sen bana, kimler eder artık
Ey sen ki mürüvvetli kaptânım olacaksın. |